27 Aralık 2015 Pazar

Devrimci duruş-Halid ÖZKUL


Güney Doğu Anadolu'da egemen olan eski Asya Tipi Üretim Tarzı'nın kastik aşiret aristokrasilerine dayanan feodal / derebeyi büyük toprak sahiplerinin burjuvalaşarak milliyetçi bayraklarına sarılmalarına karşın, dün serf/maraba olan yoksul köylülük "suni" iç savaşında tetiklemesi ile hızla kentlere kayarak, emekçi sınıflara katılırken, Batı'ya iş bulmak için göç edenler hızla lümpen-proleter veya genellikle modern proleter sınıflara katılarak, Marx'ın Komünist Manifesto' da tanımlaması anlamında "ulus" sıfatını kazanarak, hızla egemen veya etnik milliyetçi saflardan uzaklaşarak Türkiye'nin en dinamik unsurları olarak tarihsel materyalist sınıf saflarına katılmışlardır. Zaten 1970'lere nazaran Türkiye ekonomi politiğinin büyük bir dinamizm ile tekelci kapitalizmin globalist evresine yerleşmesine neden olan neo-liberal politikalar sayesinde köy nüfusu hızla '%20'ye doğru gerilemeye başlamıştır. Yani %78 civarında olan kentleşme oranı aynı zamanda ülkede ki sınıflar mücadelesinin de barometresi de olmaktadır. Neo-liberal politikalar neticesinde gerek proleterlerin gerekse de vasıflı teknik-emek olarak proletaryanın saflarına katılan eski küçük burjuva, yeni "proletek" unsurlar sayesinde işsizler ordusu maddenin dördüncü hali olan "flaksible" bir yoğunluğa kavuşmaktadır.
Kapitalizmin ana amacı olarak "artı değer"in sömürülmesinin billurlaşmasının ifadesi olan ve kapitalist sermayeyi oluşturan kar'ın hadlerinin düşmesi sonucu ortaya çıkan, kaçınılmaz ekonomik krizlerden kurtulmak için kentlerde rant yağmasına dayalı bir gayrimenkul balonu yaratma politikası izlemek zorunda olan mali oligarşiler, aynı zamanda kendi mezar kazıcıları rollerini üstlenmeleri de bundandır. İşte bütün bu dış ve iç dinamiklerin kaynağı olan ekonomi politikalarının kavramı olan GLOCAL (globalden yerele ve tersi) materyalist POLYALEKTİK nedenlerden dolayı kentler günümüzün ve geleceğin sınıflar mücadelesinin verildiği savaşımın muharebe alanları olacaktır, demiştik.
Evet, "Taksim-Gezi Başkaldırısı ( direnişi değil) bu açınımlardan dolayı yukarıda saydığımız örneklerin dışında ABD veya Avrupa da yaşanmış örneklerden de ayrı olarak tastamam XXI.y.y.'ın "ilk" tarihte zorun rolünü açıklayan eylemdir. (Ukrayna'daki çatışmalar "sınıf" değil, "ulus" bazında yaşanmaktadır.) Bunun için benim burada altını çizeceğim tarz; kronolojinin edebi-tiyatrol anlatımı değildir. 2000 Yılı'ndan itibaren PENTAGON tarafında resmi ordu sahra talimnamelerinde kullanıldığı biçimi ile sosyo-askeri taktiklerinin teorik irdelenmesidir. Globalist karşı-devrime tepki olarak nasıl konumlanılmalıdır sorusuna cevabının ipuçlarını vermektedir! Özgül olarak Globalist karşı-devrimin kendiliğinde örneği olarak gelişen " Gezi Başkaldırısı" na müdahale biçimleridir.
Olgunun aktivist "direniş" aşamasını temsil eden ocak olarak "Taksim Dayanışması Bileşenleri Platformu", 15 Şubat 2012 tarihinde Mimarlar Odası desteğiyle kurulmuştur. O dönemde Beyoğlu'nun tarihi dokusu Hıristiyan kökeninden dolayı neo-liberal faşist-rantçı-dinciler tarafında hedef seçilmesi de direnişin etkenleri arasındaydı. Keza Gezi Park'ının yerinde olan Topçu Kışlası'nın ( ki daha öncede aynı yer bir Hıristiyan mezarlığıymış) gerici ayaklanmaya kaynaklık ettiği için yıkılmasından neredeyse 150 yıl sonra; kendini son "zat-ı muhterem" zanneden bir siyasi tarafından tekrar inşa ettirilerek, bu sefer rant vurgununa kurban edilmek istenmesi de sabırları taşırmıştır...
27 Mayıs 2013 gece yarısı olayların kıvılcımları çıkmaya başlamıştır. 31 Mayıs Cuma günü olaylar büyük kentlere yayılma göstermiştir. Bu dört gün içinde klasik "direniş" çatışmalarının yaşandığı anlar izlenmiştir.
1 haziran Cumartesi Günü deniz ve kara ulaşımının devlet tarafında kesilmesi üzerine, halkın Kadıköy'den yürüyerek Taksim'e hareket etmesi ve Boğaziçi Köprüsünü geçmesi tarihsel bir andır. Artık ortada statik (durağan) barikatlerde kendi dinamiği ile duran bir " başkaldırı" ya dönüştürmüştür. Kitle, "sanki" 1848 Avrupa Kent Devrimleri'nin statik barikat direnişlerini mağlubiyetin ana taktiksel nedenlerinden biri olarak eleştiren Engels'in "tek taktik" Danton'un dediği gibi "Atılganlık, atılganlık, atılganlık!" uyarısını dinlemiştir. Bu dinamik psikoloji barikatlardaki tüm isyancıları da etkilemiş; barikatlardan polis gücüne karşı vur-kaç taktikleri uygulanması üzerine şaşıran polis güçleri ellerinde ki stratejik savaş araçlarını kaybetmişlerdir. Bunun üzerine Ankara da faşist devlet polisinin terörü belirlenmiş hedefe vurmuştur. Çorumlu Türk-Alevi bir ailenin çocuğu olan ve Alınteri Grubu Üyesi olan işçi Ethem Sarısülük hedef gözetilerek başından vurulmuştur. (12 Haziran da vefat edecekti) 2 Haziran da İstanbul da Mehmet Ayvalıtaş, Eskişehir de Antakya'lı üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz faşist esnaf polis saldırısı ile ağır yaralandı ( 10 Temmuz da vefat etti.); 4 Haziran da CHP'li Abdullah Cömert'in "beyaz terör" kurbanları olması rastlantı değildir. Antakya, Suriye'de tezgahlanan emperyalist-zion "BOP" komplosunun harekat alanları içinde olduğu için önemliydi...
Aynı zamanda "yürüyüşçü" dinamik gruplardan olan çarşı grubu üstünde büyük baskılar kurulmuş, tribün lideri olan isimler gizli yapılan operasyonlarla gözaltına alınarak, tehdit unsuru devlet terörünün psikolojik silahı olarak kullanılmıştır. Bunun yansıması olarak küçük burjuva entellektüel pasifist unsurların devreye ilk girişi gözlemlenmiştir. " Polise karşı kitap okuma" pasifizmine cevap olarak "polisin kitap okuması", pasifizm ile dalga geçmektir aslında. "Haa adam olun bakalım!"; ama 6 Haziran'da kitlenin "akıl-bilgi-bilinci" devreye girer;" Halk Meclisleri", pasifizme alternatif niteliktedir.
Devlet Terörü ile kan dökülmesi, aslında "statik" ile "dinamik" arasında uzlaşmaz çelişkinin çeşitli dışa vurumları gerek medyada gerekse sendikalar bazında teşhir olmasına neden olmuştur.
Zaten başından beri farkında olmadan sanal alemde bir psikolojik savaş verilmekteydi; statik direnişçiler ile azınlık dinamik/"başkaldırı" cılar arasındaydı. Bu mücadele kavramlar üzerinde kibernetik ve kaos üzerine eğitim almamış gönüllü duran kalabalıkı farkında olmadan azınlık duran kalabalıkın farkında olmadan azınlık dinamik devrim savaşçılara karşı duruş sergilemeleriydi. İbre konuşlanmayı tayin edecekti. Ne varki 16 Haziran'da direnişten çok başkaldırı geleneğine sahip Alevi ağırlıklı kentin banliyösü sayılan Gazi Mahallesinde egemen olan CEPHE'ci militanlar dinamik hareketlilik ile Osmanbey- Taksim yönünde atılganlığı olgunun önemli taktik derslerinden biri olarak tüm kentlerde ki dinamik devrimci unsurlar tarafından benimsenecekti. Bu atılganlığın egemen güç üstünde bıraktığı gerilim aynı bölgede faşist terör olarak yansıyacaktı. "Cephe" hareketininn genç öncülerinden Berkin Elvan başından vurulacaktı (9 ay yoğun bakımda kalarak yaşama veda edecekti) Bu kritik noktada iddiaların aksine, merkezi komutadan yoksun olan kitle içindeki devrimci unsurların iteklemeleri ile kendiliğinden gelişen "başkaldırı"; Gezi komünal Platformunda siyasal tavır geliştirme aşamasında mevzi mola durumunda iken 17 Haziran Günü akşamüstü Taksimde bir adam belirmişti. Tek bir "aktivist" ( Türkçeye eylemci olarak tercüme etmek doğru değildir.) performans sanatçısı Erdem Gündüz, "duran adam" figürünü sergilemeye başlamıştır. Anında basının ilgisini üstüne toplayarak "top on" listesinde en üst sıraya; başka bir toplu aktivist figür sahnelemesi olan "oturma eylemi" gibi statik durağanlığın yerine oturtulacaktır; böylece kitle belleğinin yerine "sanki eylem" sanısı kabullendirilecektir. Penguen TV Yayınlarının üstüne düşeni birden farketmeleri de rastlantı değildir.
Performans dans sanatçısı Erdem Gündüz'ün Mayıs Temmuz 2008 de Sırbistan, Karadağ Festivallarinde performans gösterileri için ziyaretleri internet üzerinden zaten kendisi tarafından yayınlanmıştır. Erdem Gündüz Temmuz Ağustos 2007 de ABD, performans sanatı üzerine konumlanmış "The John Kennedy Center" ' da değişim bursu ile giderek eğitim almış, başarısından dolayı bu sanatın çevrelerince tanınmıştır. Ama sanatçının bu çevrelerin geri planlarını doğal olarak ne kadar tanıdığı çok şüphelidir! Artık USAID-NED SOROS tezgahlarının Hoolywood filmlerinde ki "Bond" kopyaları ile hiç bir alakası kalmamıştır. Bu çalışmalar boyunca belgelerini defalarca sunduğumuz gibi artık geçerli olan kesinlikle bilimsel olarak hesaplanıp, keni doğallığında ve mecrasında yürüyen "suni denge" sinopsisidir. Yani eğer bilimsel akıl-bilgi-bilinç sahibi değilseniz her an karşı-devrimin gönüllü figüranı olabilrsiniz. İşte bu perde arkası olgudan insanların kendilerini soyutlaması ne kadar mümkündür? Tıpkı bütün samimiyetleri ile "diren"mekte ve dur"makta inat eden solcularımız gibi.
Renkli Devrimlerden Arap Baharı'na meydanlara toparlanıp "statik-duran" insanlar haline getirilen kitle, zatyen bu işin uzmanı olanların planlayıp başarı ile uyguladığı senaryoların figüranıdır; Çünkü statik olduklarından dolayı sonucu tayin eden onlar değildir, bu senaryoları sahneye koyan taşeronları kiralayan dinamik piyasanın vurguncuları olan mali oligarkların pazarlıklarıdır. Bu yeni nesil sınıflar micadelesi kibernetik-kaos düzeninin komplo "aktivizmi" dir.
General Vo Nguyen Giap'ın "Vietrnam Demokratik Halk Devrimi" Kitabının savaş yürütme tarzı bölümünde anlattığı gibi "Devrim taarruz demektir.....................Ayaklanma saldırıdır"
sf,289,290,291,292,293,294

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder